Monday, January 16, 2006

Bu ilktir hayranlığın;

Kopup gidemeyişin sonsuz değildir

Geri dönüşlerin ancak dairenin köşeleri kadar

Morun turuncudan ayrıldığı an kadar

Kıymetlidir

Düşer bulutlardan dökülen yağmur damlaları gibi

Anlamazsın HİÇ

Algılayamazsın hiç

Aşık olduğunu, herşeyini teslim ederek yükseldiğini

Anlayamazsın...

3 comments:

Unknown said...

Allah kelmesinin tam olarak ne olduğunu anlamak tam olarak 22 senemi aldı. Bütün isimlerini öğrendim tek tek. Kalbimde bir hissi vardı her birinin. Ancak ne olduğunu tam olarak öğrenmek, varlığını farketmek, isimlerinin ne kadar az olduğunu anlamama neden oldu. Çok azlar 99 isim onu anlatmaya yetmez. Belki bir milyar; belki iki milyar; belki üç milyar belki bu dünyadaki tüm isimleri toplasak hala eksik kalır. Kelimeler yetmez onun varlığını anlatmaya. Allah ilk ismi; evrenin ilk şarkısı...

Unknown said...

Blogu açmadan bir nevi günlük hayal etmişltim. Kanada ve kuzey belki de bir insanın büyümesinin kanıtları gibi. Hani kendimi biraz da özel görüyorum galiba bu durumda! Ama sanırım bir tek bir kişiyi en iyi tanıdığımdan belki de bu durum. Sadece kendi üzerimde çalışıyorum. Herşeyden önce kendi vücudum ilk objem, eserim. Herşeyiyle. Onun dokunduğu şeyler, yaydığı kokular herşeyiyle.. Obje çok engin; oyun çok...

Neyse blogdan bahsediyordum.Bazen hızlıca yolumdan sapabiliyorum. Bu blog aklıma gelenleri sansürlemeden yazdığım deliliğimi biraz atabildiğim bir alan. Yani bir günceden farklı. Sanırım bir nevi teori de diyebiliriz. Bulunduğum yerden kaçmanın planlarını yaptığım yer.

Böylece tüm içten pazarlıklarımı da sergilemiş oluyorum... Tüm pisliklerimi, hani hiçbirimizin hiçbi zaman yüzleşemediği düşünceler.

Ormanda uzun uzun dolaştım. Çok uzun. Çok yağmur yağdı. Çok rüzgar esti. Çok güneş açtı. Baktım ki her yol kapanmış başka ağaçlarla. Hakimiyet alınan alanlar kadar çoğalmış ki ancak gidebilceğim tek görünen o yol kalmış. Ormandan çıkmak. Hani gerisini asla bilemediğim bu ormandan çıkmak gerekli. Gerisini görmek zorundayım. Yollanıyorum. Burası bir yolculuk alanı. Konaklayan olmayacağı gibi duran da olmaz. Bu blogda sadece rüzgarlar eser; sular akar; nehirler taş yuvarlar; fahişeler ruj sürer, yürür, kırıtır ve sakız çiğner...Burası böyle bir alandır.....

İyi seyirler,

Unknown said...

Uzun zaman -lar boyunca yargılara varmaya çalıştım. Bu uğurda bir sürü düşünce attım çöpe. Bir sürü amaç belleledim diğer br sürü şeyi çöpe atarak. Şimdi tek gördüğüm sadece seçim yapabiliyor olmam. Seçim yapabildiğimi görmek beni sinirlendiriyor. Öfke krizlerine giriyorum. Seçim yapabildiğimi göre göre bok yoluna giden bir dünya..içinde yaşayan ben bokun içinde herkes kadar....

Sonra bir de diyorum madem seçim yapabiliyorum o zaman seçim yapabilirim. Kendi kendime üretebilirim. Bu sistemin dışına çıkmak sanıldığı kadar zor değil. Hiç değil. Hani zor derler ya. Yok anam çok kolay! Öyle bir lastik ki bu penislerinin çevresine geçirdikleri ya içerde tutar ttüm herşeyi ya da olduğu gibi fırlatır. Bu arada, Prezervatif şirketleri prezervatifin hamileliğe karşı kesin bir metod olmadığını haykırıyor.


Bilmiyorum kayboldum ama olsun çöpe atmıyorum çöpe atılması gerekenleri buyrun!