Monday, April 10, 2006

Gökyüzünde Açan Ay--
Bu kadar mı karanlık olur
Alacasından ışık bu kadar mı
Alınır bu göze
Parlar durur
İçine çağırır
Kaybolmak ister

Acaba diyorum seni rüzgarlara çıkarsak
Yine de böyle yanabilir misin
Ya da Kilisenin tekine diksek
İsa ile karşılıklı
Dayanabilir misiniz yine bakmaya birbirinize
Yoksa adından mıdır bu halin
Bu güzelliğin?
Bu sesin?
Bu bakışın?

Verdiğin karanlığın ile aydınlığın
Arasındaki mahremde
Durmuş renklerin
Papatyaların
Sarı, beyaz ve yeşil
Boynu saçlarından yana dökülmüş
Bakarmış
Mışıl mışıl;
Şırıl şırıl akarmış
Siyahlığın
Karanlığımdan içeri
Yoğunlaşırmış soğuğu
Buharıyla karşılaşınca

Diyorum ki seni toprağa eksek
Acaba büyüyüp ağaca dönüşür müsün?
Yoksa bir mevsimi bile bulmadan başını eğer misin?
Diyorum ki o zaman bir ağacın dalına kondursak seni
Usulca
Havasına, suyuna doyum olmaz diye okşasak yanağından
Ağacın tepesine varıp, yolumuza gözcülük
Yolumuza konuklara çiçeklik
Yapar mısın?

Ayın gök yüzünde açtığı
Gök-yüzün ay! diye açtığı zamanda
Şaşırır mısın renklerine
Görünce yoğunluğumda kendini?
Aya yüzün çevirip bakar mısın acaba
Hayran hayran
Yoksa yoğunluğun mahremiyetinde
Karalarımı yarar mısın?
Sen nasıl dokunursun
çiçek
acaba?
Acaba ellerim neler çizer
Renklerinin arasında
Başka hangi renkleri gösterir,
görür, dinler, dokunur, bayılır, ayılır, heyecanlanır
Renklerinin altındaki yeşillerde
Ne yıprantılar vardır kimbilir?
Çizgilerini takip etsem
Bir aşağı bir yukarı
Sonra damarlarından yanlara
Vahşi sularını akıttığın tüplerden
İçeri içeri dokunsam,
işaret etsem, işaretlesem, dilimi çalsam

Maydonoz gibi mi kokarsın
Yoksa papatyanın yaprakları gibi mi?
Ya tadın nasıldır acaba?
Tuzlu mu acı mı
Yoksa dilim gibi
Her şeyden azıcık, birazcık,
Gerilere gittikçe küçülen

Şimdi
Diyorum ki ben
Sen-
Bana-
Gelsen-
Ben-
Sana-
Gitsem-
Sonra: sen-bana -gitsen
Ardalasak zamanı da
Ben-de-sana-gelsem

Hep gel/git yapsak-
Ayın gökyüzünde açtığı an?

No comments: