Aşkından ölebilirdim duymadan sesini uzaklarda
Sabah yedide çalılıkların içinden gelen ayak sesleri
Uyandırmasaydı belki
Bedenim öylece yatabilirdi
El işaretlerinin doluştuğu
Bu sanal asfalt kentte
Belki uyanmasaydım uzun uykumdan
Sarmaşıklar dolanmadan saçlarıma
Belki dikeni batmasaydı yüzüme
Aklıma
Hiç uyanmayabilirdim.
Dönebilirdim belki
Akan giden suyun akıntısında
Bir kayıkla yol alabilirdim
Fırtınanın ortasında
Alabora olmadan
Aklım alabora eden rüzgarda
Saçlarım çok karışmış
Yüzümde benler
Bedenim ıslak bir yaprak gibi
Nemli toprağı düştüğü gün
Uyandım; uyandırıldım; uyandım...
Uyarıldım elinle
Uzaklardan sallanan
Gel mi yoksa git mi derdi
Bilemedim
Gözlerinin içinden geçen kayıklar
Kalbimin içindeki nefesleri kovan
Korkuluk
Elin aşağıya indiğinde
Korkuluk kayığınla uzaklaşmış
Birden sen ve ben yalnız kalmışız
Yapayalnız...
İşte böyle bir hasret içindeyim
Böyle bir yoksunluk
Olmayan bir parçamın
Çoktan kesilip atılmış bir yarımın
Keşfi peşindeyim
Peşinde oldukça ise olması imkansız bir hikaye benimkisi
Neden eser rüzgar?
Kovalandığı için mi?
Aklına estiği için mi?
Peşindekileri karıştırmak ve bir yerlere akıp kendini kanıtlamak için mi?
Rüzgar neden eser?
Esmek neden sadece ona mahsustur?
Rüzgar eser işte öylesine; olduğu gibi
Tıpkı benim sana öylece bakıp iç geçirdiğim gibi
Hasret kaldığım gibi
Ve sanırım bundan bazı duyguların oldukları gibi kalmaları gerekli. Belki de sadece o an hissedilebildikleri için bir daha görülmemeleri gerek.
Hayatın güzelliği tesadüflerinde..
No comments:
Post a Comment