Thursday, August 17, 2006

Öküzgötüne istinaden; sonsuz saygı ve de billurlukla;

Bir ırmağın kenarına geldiğimizi varsayalım
Eski sanrılardan arta kalabilmiş
Pınarı, şaşalı içememiş
Yeraltısı kendini daha altlara çekerek kendini
Akarmış
Öfkesinden haz alarak
Sayarmış, anlamadan
Kendine isim verme sevdasında kaybolmuşmuş
Nedir o?
Yoksa bunlar modern insanın halleri mi?
Sıkıntısı mı?

Üffff!!!

Üfle
Daha çok üfle
Karnın ağrıyana kadar üfle!

Anlamadığım bir dilin ortasındayım
Bak, kalk, şaş kal
Bilmediklerini birleştir
Bildiklerini yık
En büyük yıkıntı hal-buki
Kaybettiklerini bir yerden yıkıntılarını gördüğün andır
Andırır mı asos yıkıntılarını
Yoksa bu yüzden mi turist olmaıyorum artık
Gidip gezemiyorum canımca istediğimce...

Şirketlerin ortasında kendini görünce
Ellerini avuşturarak terleyerek
Utanarak ne olduğunu bildiğinden
Onlar da ne olduklarını göremediklerinden
Kendini akıllı mı sanıyorsun yoksa
Basitçe seninkisi bir düşme korkusu mu?

Kokusu mu bu
Açamayan bir çiçeğin yapraklarından akan acımtırak yeşil

Bu hikayenin bir başı var mı?
Aslında var ...

No comments: